Sıraların ve Tahtanın Ötesinde!

“Eğitim alanlarının yüzde 99’u 4.000 yıl önceki antik saray okulu ya da amfi tiyatrosunun bir görüntüsü olarak öngörülmüştür: çok sayıda kişinin dikkatini tek bir kişiye odaklamayı amaçlayan koltuk sıraları veya halkaları. Ancak eğitim, bilginin bir kişiden birçok kişiye aktarılması değil, öğrencinin kendi içinde öğrenmesidir. Basılı kitaplar özellikle ilk dönemlerde bilgi aktarımı hayati önem taşıyordu, ancak bugün bilgi her yerde ve kolaylıkla bulunabiliyor ve öğrenciler istedikleri zaman ve istedikleri yerden alabiliyorlar. Dolayısıyla sınıf, bilginin özümsenmesine ve yeni bağlamlara uygulanmasına odaklanmalıdır. Öğretmen, “sahnedeki bilge” yerine öğrencinin yanında yer alan rehber haline gelir ve bu da tamamen yeni öğrenme alanları ve öğretme teknikleri gerektirir.”

–Eric Mazur, Balkanski Professor of Physics and Applied Physics, Harvard University | (“Classroom Design – Literature Review”)

Eğitim dünyası, hızla değişen teknolojik ve pedagojik gelişmelerle birlikte önemli bir dönüşüm geçiriyor. Dolayısıyla, geleneksel sınıf düzenlemelerinin yerini, öğrencilerin daha etkili ve etkileşimli bir şekilde öğrenmelerini sağlayan dinamik öğrenme alanlarının alması gerekiyor doğal olarak. Peki, bu yeni sınıf tasarımları öğrenme sürecini nasıl etkileyecek? Anaokul, ilkokul, ortaokul, lise ve üniversite de dahil bu değişime nasıl ayak uyduracak?

Geleneksel sınıf düzenlerinin yerini alan dinamik öğrenme alanları, eğitimde devrim niteliğinde değişiklikler yaratmaktadır. Yapay zeka (AI) teknolojilerinin entegrasyonu ile desteklenen bu modern sınıf tasarımları, öğrencilerin etkileşimli ve özelleştirilmiş öğrenme deneyimleri yaşamalarına olanak tanır. Araştırmalar, esnek ve modüler sınıf ortamlarının, öğrencilerin problem çözme ve işbirliği becerilerini geliştirdiğini göstermektedir (Smith & Robinson, 2020). Ayrıca, AI tabanlı öğrenme analitikleri, öğretmenlere anlık geri bildirimler sunarak, her öğrencinin bireysel ihtiyaçlarına göre öğrenme sürecini optimize etmelerine yardımcı olur (Jones et al., 2022). Böylece, sınıf içi hareketlilik ve farklı öğrenme alanlarının varlığı, öğrencilerin aktif katılımını artırmakta ve öğrenmeyi daha etkili kılmaktadır.

Bütün bu bilgileri dikkate alarak gelecekle ilgili oluşturulan senaryolar, güncellenen meslek alanları hatta güncellenen 21.yüzyıl becerileri düşünüldüğünde, geleceğimizi emanet edeceğimiz öğrencilerimize hiç bir şey olmamış gibi önceki formatta ulaşmaya çalışmak öncelikle büyük haksızlık olacaktır. ISTE (The International Society for Technology in Education) organizasyonuna üye olan ilk Türk eğitimcilerden biri olarak 2007 yılında San Francisco’da katıldığım etkinlikte yazarıyla da tanışma fırsatı bulduğum ve blog yazısı olarak düzenlediğim kendi yazımdan alıntı yapmak isterim. Kullanılan cihazlar ve platformlar değişse de kavram hala aynı:

“… Sayın veli, öncelikle sizi çocuğunuzla tanıştıralım : çocuğunuz bir 21. yy bireyi, dijital neslin çocuğu, o bir “Digital Native – Doğuştan Dijital Yetkin”, o iki parmakla uzun bir metni cep telefonundan inanılması zor bir beceriyle kısa bir sürede yazıp gönderebiliyor, iletişim kurmak için Chat, IM, Email, Blog, Video kullanıyor, müziğini MP3 çalıcıda dinliyor, kablosuz ağa bağlanıp mesajlarını kontrol edebiliyor, arkadaşlarıyla web üzerinden bilgi paylaşımında bulunabiliyor, araştırma yapmak için interneti etkin kullanabiliyor, sadece yazılım değil donanım bilgisine de sahip, gereksinimlerine uygun teknolojik taleplerde bulunabiliyor, yurtdışı şimdi olmadığı kadar daha yakın onlar için, istatistiki verileri yorumlayabiliyor…” (Blog: “Merak Etme Anne Ben Öğreniyorum“, Bora SİNÇ, 2007)

2000’li yılların başında göz göre göre gelen değişimi dikkate alan okullarda yetişen öğrenciler bugün Z jenerasyonunu oluşturuyor ve iş hayatındalar. Hatta yeni yeni onları anne ve baba olarak da görmeye başladık. Farklılığın farkındalar ve doğal olarak değişen öğrenme parametrelerinin, örneğin, sadece sınav sonuçlarıyla ilgili olmadığını, hayattaki değişkenlerin okulda alınan notlarla bağlı olmadığını, proje çalışmalarını, hatta öğretmenlerinin verdikleri projeleri ne kadar formaliteden yaptılarına üzülerek, takımdaşlık, liderlik, kendini ifade edebilme, arkadaşlık, işbirlikli çalışma gibi çoğunlukla ölçme-değerlendirme kriterlerinde ismi geçmeyen becerileri arar ve bekler durumdalar. Daha da önemlisi bu durumun artık evrensel bir boyut kazanması. 

İçinde bulunduğumuz yaşam, ekonomik, jeopolitik vb şartları da düşünerek; aktif öğretim yöntemleriyle yaşam boyu öğrenme becerilerine öncelik vermek yerine okul başarısını, mesela, LGS’de tam puan almak ile ölçmek, hep söylenildiği gibi, “ülkemizin bir gerçeği” de değil artık. 

Bu vizyon çerçevesinde eğitim kurumlarının, hatta devlet okullarımızın örnek pilot sınıf tasarımlarıyla öncü olacağı aktif öğretime uygun tasarım ve düzenlemeleriyle gençlerimizin geleceklerine, dolayısıyla hepimizin geleceğine, küçük ama sarsılmaz bir yatırım yapabiliriz. İstenirse rahatlıkla yapılabilir; her kurum ufak dokunuşlarla standartları bozmadan en azından başlangıç yapabilir. Kazanımsa kazanım, sınavsa sınav, ancak öncelik aktif ve kalıcı öğrenme etkinliklerine ve uygulama formatına verilecek aslında temel aşamada yapılacak bu kadar basit. 

 

Örnek Tasarım  (Kaynak: Cult of Pedagogy)

  • Sınıftaki standart sıra düzeni yerine birkaç sıranın bir araya getirilerek oluşturulan takım masaları, tekli sıralar da sınıfın uygun bir yerinde yine olur, minder belki birkaç tane, küçük bir halı belki, ek bilgisayar belki bir ya da iki tane. Arada öğrencilere sorulabilir, değişikliği nasıl buldukları, önerileri vb.
    • Örnek: “Altışar kişilik bir sıra, sonra altışar kişilik iki küme ve sonra da “toplantı masası” tarzı 12 sıranın birbirine baktığı uzun bir sıra yapılabilir ve çocuklara bu sınıfta nerede olacakları konusunda seçim hakkı tanınabilir. Çocuklara nerede olacakları konusunda seçim ve yetki vermek, onlara güvendiğinizi ve sınıfın onların olduğunu göstermenin uzun bir yoludur.”
  • Sınıftaki fazla materyal kaldırılabilir. Daha az görsel karmaşa, öğrencilerin odaklanabileceği bir alan yaratabilir.
  • Sınıfta daha fazla yer açmanın bir yolu da öğretmenlerin sınıf içindeki oturma alanlarını küçültmek olabilir. Aslında pek çok öğretmen sınıf içindeki eşyalarından tamamen kurtulabilir ya da okulların sınıf tasarımına göre öğretmenin yeri minimize edilebilir.

  • Akademik sürecin yanı sıra, 21.yy becerilerinde de beklenen, öğrencilerin iyi iletişim kurabilmeleri ve sorunları çözmek için birlikte çalışabilmeleri de gerekiyor. Sınıflarımız bunu yansıtabilmeli. Bu nedenle, sınıf tasarımını yeniden düşünürken, bu işbirlikçi alanları akılcı ve esnek planlayabilirsiniz.

  • “Ezberciliğin yerini proje tabanlı öğrenme ve tasarım odaklı düşünmenin aldığı sınıflarda öğrencilerin çizim yapabilecekleri, inşa edebilecekleri, yapabilecekleri ve prototip oluşturabilecekleri alanlara ihtiyaç vardır. Bu tür bir çalışma, öğrencilerin sadece tipik okul malzemelerine değil, her türlü malzemeye erişebilecekleri açık yüzeyler ve merkezler gerektirir.” Kurumun yapısına göre sistemli kontrol edilebilecek alanlar sağlanabilir. “Göz önünde bulundurulması gereken bir diğer husus da devam eden çalışmaların nerede saklanacağı. Dillon, “Bir şeyler yarattığınızda bunları 30 dakikada bitiremezsiniz,” diye hatırlatıyor. “Onları saklayacak ya da kaldıracak bir yeriniz olmalı.”
  • Öğrencilerin tahta haricinde kullanabilecekleri bir yazı alanı sağlanabilir. 
“Öğrencilere geniş yazılabilir alanlar sunmak, onlara sınıfın herkese ait olduğunu gösterir.”
Jennifer Gonzalez – Robert Dillon izniyle
  • Sınıfta öğrencilerin öğrendiklerini, projelerini sergileyebilecekleri alanlar oluşturulabilir. Halen bazı okullar bunu farklı formatlarda uyguluyorlar. Bunun sınıf içine entegre edilebilecek ve öğrenmeyi pozitif anlamda etkileyebilecek bir uygulama (örnek: Reggio Emilia yaklaşımı) olduğu belirtilebilir.

  • “Sınıfını çok sayıda renkle doldurmak yerine, renk paletinizi üç ana renkle daraltmaya çalışın: Bir nötr, “bir tür ten rengi veya bir tür gri olsun, bir tür temel renk” ve iki vurgu rengi. Bunu yapmak görsel gürültüyü azaltacak ve öğrencilerin daha iyi odaklanmasını sağlayacaktır. Çocuklar fark eder: “Bir tutarlılık var, bir sakinleşme var, rahat hissettiriyor.” gibi yorumlar alabilirsiniz.

  • Okullardaki koridorlar da aktif öğrenme alanının bir parçası olarak rahatlıkla kullanılabilir. Özellikle IB okullarının koridorları bu uygulamaya güzel örnekler oluşturuyor bence.

Geleneksel Sınıf Tasarımı

Geleneksel Sınıfların Sınırları

Geleneksel sınıf tasarımları, öğrencilerin sırayla dizildiği ve öğretmenin genellikle tahtanın önünde ders anlattığı statik düzenlemelerle karakterize edilir. Bu yapı, öğrencilerin pasif bir şekilde bilgi almasını öngörür ve sınırlı etkileşim sağlar. Ancak, eğitimde etkili öğrenme için etkileşim, katılım ve uygulama esastır. John Dewey’in “öğrenme yaparak olur” ilkesi, bu bağlamda önemli bir referans noktasıdır.

Dinamik Öğrenme Alanlarının Gücü

Modern sınıf tasarımları, öğrencilerin aktif katılımını teşvik eden ve öğrenme sürecini bireyselleştiren dinamik öğrenme alanları sunar. Bu alanlar, farklı öğrenme stillerine hitap edecek şekilde tasarlanmıştır ve öğrencilerin bağımsız veya grup halinde çalışmalarını destekler.

1. Esnek Oturma Düzenleri

Esnek oturma düzenleri, öğrencilerin farklı aktiviteler için kolayca yer değiştirmesine olanak tanır. Yuvarlak masalar, rahat oturma alanları ve hareketli mobilyalar, öğrencilerin işbirliği yapmasını ve yaratıcı düşünmesini teşvik eder. Bu tür düzenlemeler, Lev Vygotsky’nin sosyal öğrenme teorisini destekler; çünkü öğrenci etkileşimi ve işbirliği, öğrenmenin temel unsurlarıdır.

2. Teknoloji Entegrasyonu

Modern sınıflarda teknoloji entegrasyonu, öğrencilerin bilgiye anında erişimini sağlar. Akıllı tahtalar, tabletler ve bilgisayarlar, öğretmenlerin derslerini daha interaktif hale getirmesine yardımcı olur. Teknoloji, aynı zamanda farklı öğrenme materyallerine erişim sağlayarak öğrenci motivasyonunu artırır. Albert Bandura’nın sosyal bilişsel teorisine göre, öğrencilerin gözlem ve modelleme yoluyla öğrenmesi, teknoloji sayesinde daha etkili hale gelir.

3. Çok Amaçlı Öğrenme Bölgeleri

Çok amaçlı öğrenme bölgeleri, öğrencilerin çeşitli aktiviteler için farklı alanlarda çalışmasına olanak tanır. Bu bölgeler, sessiz çalışma alanları, grup projeleri için işbirliği alanları ve yaratıcı aktiviteler için maker alanları gibi çeşitli ihtiyaçlara cevap verir. Howard Gardner’ın çoklu zeka teorisi, öğrencilerin farklı zeka türlerine sahip olduğunu ve bu farklılıkların eğitim ortamında dikkate alınması gerektiğini vurgular. Çok amaçlı öğrenme bölgeleri, bu farklı zeka türlerini destekleyecek şekilde tasarlanmıştır.


Sınıf Tasarımının Pedagojik İlkeleri

Sınıf tasarımı, öğrencilerin öğrenme deneyimlerini doğrudan etkileyen önemli bir pedagojik unsurdur. Etkili sınıf tasarımı, aşağıdaki temel pedagojik ilkeleri içerir:

  1. Esneklik: Öğrenme ortamlarının esnek olması, farklı öğretim yöntemlerine ve öğrenme stillerine uyum sağlamasına olanak tanır. Esnek sınıf düzenlemeleri, öğrencilerin grup çalışmaları, bireysel çalışmalar ve sınıf tartışmaları gibi çeşitli etkinliklerde daha rahat hareket etmelerini sağlar (Scott-Webber, Strickland, & Kapitula, 2014).

  2. İşbirliği: Sınıf tasarımında işbirliğini teşvik eden alanlar oluşturmak, öğrencilerin birlikte çalışarak problem çözme ve eleştirel düşünme becerilerini geliştirmelerine yardımcı olur. Yuvarlak masalar, grup oturma düzenleri ve ortak çalışma alanları, işbirlikçi öğrenmeyi destekler (Zandvliet & Broekhuizen, 2017).

  3. Erişilebilirlik: Öğrenme kaynaklarına ve teknolojiye kolay erişim sağlamak, öğrencilerin bilgiye ulaşma ve kullanma becerilerini artırır. Modern sınıflarda, interaktif tahtalar, tabletler ve bilgisayarlar gibi teknolojik araçların erişilebilir olması önemlidir (Byers, Imms, & Hartnell-Young, 2014).

  4. Duyusal Uyaranlar: Sınıf tasarımında renkler, ışıklandırma ve ses düzeni gibi duyusal uyaranlar, öğrencilerin dikkatini toplama ve motivasyonunu artırma açısından önemlidir. İyi aydınlatılmış ve renkli ortamlar, öğrenmeyi teşvik eder (Barrett et al., 2015).

  5. Öğretmen Hareketliliği: Öğretmenlerin sınıf içinde serbestçe hareket edebilmesi, öğrencilere birebir destek sağlamalarını kolaylaştırır ve dersin dinamik bir şekilde işlenmesine olanak tanır. Hareketli öğretmenler, öğrencilerin sorularını anında yanıtlayarak etkileşimi artırır (Sleegers et al., 2013).

Sonuç

Dinamik öğrenme alanlarıyla tasarlanmış modern sınıflar, öğrencilerin daha aktif, etkileşimli ve kişiselleştirilmiş bir öğrenme deneyimi yaşamasını sağlar. Esnek oturma düzenleri, teknoloji entegrasyonu ve çok amaçlı öğrenme bölgeleri, pedagojik ilkelerle uyumlu olarak öğrencilerin öğrenme sürecini zenginleştirir ve eğitimde başarıyı artırır.

Eğitim ve öğretimde bu evrimsel değişim geleceğin sınıflarını şekillendirirken, öğrenmenin sınırlarını genişletip, sıraların ve tahtanın ötesine geçerek daha yaratıcı, işbirlikçi ve etkili bir öğrenme ortamı yaratarak bugünün ve yarının öğrencilerine ilham vermeye devam ediyor olacak.


Kaynakça:

  • 12 Ways to Upgrade Your Classroom Design“, Cult of Pedagogy, March 18, 2018
  • 8 Classroom Design Ideas + Best Practices to Follow“, University of San Diego: Professional and Continuing Education
  • Pedagogy-driven Design Fundamentals of 21st Century Primary Schools’ Physical Learning Environments“, Journal of Education and Future year: 2022, issue: 21, 99-110 DOI: 10.30786/jef.805905
  • Barrett, P., Zhang, Y., Moffat, J., & Kobbacy, K. (2015). A holistic, multi-level analysis identifying the impact of classroom design on pupils’ learning. Building and Environment, 89, 126-136.
  • Byers, T., Imms, W., & Hartnell-Young, E. (2014). Making the case for space: The effect of learning spaces on teaching and learning. Curriculum and Teaching, 29(1), 5-19.
  • Scott-Webber, L., Strickland, A., & Kapitula, L. R. (2014). Built environments impact behaviors: Results of an active learning post-occupancy evaluation. Planning for Higher Education Journal, 42(1), 28-39.
  • Sleegers, P., Moolenaar, N. M., Galetzka, M., Pruyn, A., Sarroukh, B., & Zandvliet, D. (2013). Lighting affects students’ concentration positively: Findings from three Dutch studies. Lighting Research & Technology, 45(2), 159-175.
  • Zandvliet, D., & Broekhuizen, A. (2017). Spaces for learning: Development and validation of the School Physical and Campus Environment Survey. Learning Environments Research, 20(2), 175-192.
  • Image: Classroom, https://ideas.demco.com/blog/setting-up-classroom-spaces/
Öğrenci merkezli sınıf tasarımına örnek oluşturabilecek kaynaklar
(cultofpedagogy.com adresinden alınmıştır)
 

Make Space: How to Set the Stage for Creative Collaboration (2012)
Scott Doorley & Scott Witthoft

The Third Teacher: 79 Ways You Can Use Design to Transform Teaching & Learning (2010)
Cannon Design, VS Furniture, and Bruce Mau

Redesigning Learning Spaces (2016)
Robert Dillon, Ben Gilpin, A.J. Juliani, Erin Klein

By Bora Sinç

Eğitim Teknolojileri danışmanı EdTech Education Technology Eğitim Yönetimi